Asırlardır ayakta duran köklü devlet çınarımız 29 Ekim 1923’te taze ve gür Cumhuriyet filizi olarak tarihe damgasını vurdu. Cumhuriyetimizin 100. Yılını büyük bir coşku ve heyecanla kutladık. Şimdi, ikinci yüzyılını kurgulamanın dinamizmi, cesareti ve umudu içindeyiz. İnanıyorum ki Türkiye’nin ikinci yüzyılı, dünyanın da Türkiye Yüzyılı olacaktır. Bu inançla kutlu yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdürüyoruz.
İlk yüzyılda milletimiz çeşitli zorluklara göğüs germek zorunda kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nın hasarını telafi etmek için mücadele ederken, İkinci Dünya Savaşı’nın tehdit ve sıkıntılarıyla karşılaştık. İçeride, demokratikleşme çabalarımız darbelerle kesintiye uğratıldı. Her darbeyle birlikte milli iradenin yanında ekonomimiz de çok ağır hasar aldı. Tek parti faşizminin cumhurla Cumhuriyet arasına ördüğü duvarlar, milletimizi ikinci sınıf demokrasiye, ikinci sınıf ekonomiye mahkûm etti. Üstünlerin hukuku, yıllarca hukukun üstünlüğüne egemenlik hakkı vermedi. Yersiz korkular nedeniyle özgürlükler kısıtlandı. Toplumun farklı kesimleri kendilerini ifade etmek, en temel hak ve özgürlüklerini kullanmak, inançlarının gereğini yerine getirmek konusunda ciddi sıkıntılar ve baskılar yaşadı.
Cumhuriyetimizin ilk yüzyılında, Merhum Başbakan Adnan Menderes ve Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal dönemlerinde Türkiye, ülkesiyle ve milletiyle güçlü atılımlar gerçekleştirdi. Ancak 27 Mayıs darbesiyle başlayıp daha sonra 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat müdahalesiyle devam eden vesayet girişimleri, diğer zararlarının yanı sıra Menderes ve Özal’ın reformlarını da kesintiye uğrattı. 3 Kasım 2002’de ise millet kendi ihtilalini, Anadolu İhtilalini yaparak, kesintisiz bir reform ve atılım sürecini başlattı. 27 Nisan bildirisinin boşa çıkarılması, 17-25 Aralık darbe girişiminin sonuca ulaşamaması, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin püskürtülmesi, milletin, geçmiş tecrübelerden ibret almak suretiyle devletine ve iradesine sahip çıktığını gösterdi. Siyasi tarihimizin en büyük reformu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte Türkiye’de inşallah darbeler dönemi kapanmış, demokrasi güçlenmiş ve sivil siyaset zemin kazanmıştır.
Cumhuriyetimizin ilk asrı, bütün olumsuzluklara rağmen milletimizin sabırla, umutla dimdik ayakta durduğu bir yüzyıl oldu. Millet ve devlet olarak gerçekten çok zorluklar yaşadık, çok ciddi badireler atlattık, içeriden ve dışarıdan nice ihanete maruz kaldık, ama bu topraklarda onurlu bir şekilde, özgürce yaşama irademizi asla kaybetmedik.
Cumhuriyetimizin ikinci asrına geçmişten dersler alarak, ancak bütünüyle geleceğe odaklanarak giriyoruz. Milletçe ilk yüzyılda büyük işler başardık; özellikle son 20 yılda Türkiye’yi her alanda üst kulvarlara taşıdık. Şimdi yeni yüzyılda bu ivmeyi daha da artıracağız. Ekonomimiz büyümesini sürdürecek. Yatırımlarımız hız kesmeden devam edecek. Nasıl ki son 20 yılda Cumhuriyet tarihinin rekor eser ve hizmetlerine milletçe imza attıysak, yeni asırda da rekorlarımız tazelenecek. Türkiye, kararlı yürüyüşüyle, özlemini duyduğu muasır medeniyetler seviyesine ulaşacak.
Burada şu hususun altını özellikle çizmek isterim: Türkiye içeride olduğu kadar dışarıda da barışın, uzlaşmanın, diyaloğun yanında olmuştur. Ülkemiz yıkıcı değil, karşılıklı saygıya, uzlaşıya dayalı yapıcı politikalar izlemeyi sürdürecektir. Ancak hüsnüniyetimizin istismar edilmesine, yapıcı politikalarımızın bir zafiyet olarak algılanmasına da asla müsaade etmeyiz. Ülkemizin toprak bütünlüğüne, milletimizin huzuruna, vatanımızın bekasına yönelik her türlü tehdit karşısında-her türlü adımı atmaktan çekinmeyiz. Kandan ve kaostan beslenenlere asla tahammülümüz yoktur. “Terörü kaynağında yok etme” stratejimiz çerçevesinde Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör unsurlarıyla mücadelemiz kararlılıkla ve çok boyutlu olarak devam ediyor. Terör tehdidi tamamen sona erinceye kadar bu mücadele içeride ve dışarıda kararlılıkla sürecek.
Bölgemizde barış ve huzuru tehdit eden, Filistinli kardeşlerimizi katleden, masum bebekleri, çocukları, doktorları, gazetecileri öldüren; okulları, hastaneleri, camileri, kiliseleri hedef alan “asrın barbarları” karşısında durmaya devam edeceğiz. Keza Balkanlardan Kafkaslara. Türkistan’dan Afrika’ya kadar gönül coğrafyamızın neresinde bir zulüm, sıkıntı ve sorun varsa, kimin ne dediğine bakmadan, tüm imkânlarımızla kardeşlerimizin yanında yer alacağız.
Türk milleti olarak tarih boyunca başkalarına değil, hep kendi gücümüze, kendi bileğimize, kendi çabalarımıza güvendik. Nusreti, yardımı ve zaferi başkalarından değil, sadece Allah’tan istedik, O’ndan bekledik. Bugün de aynı ruhla hareket ediyoruz. Bin yıllardır kesintisiz yol yürüyen bu millet ve onun devleti inşallah, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında daha müreffeh, daha eğitimli, daha donanımlı, çok daha huzurlu şekilde yürüyüşünü idame ettirecektir. İlk yüzyıl sıkıntılarla ve zorluklarla geçse de, inşallah ikinci yüzyıl, inanıyorum ki, Türkiye Yüzyılı olacaktır. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.
Yeni Şafak gazetesine Türkiye’nin geleceğine olan inancı, umudu ve katkıları için teşekkür ediyor, tüm milletimizi muhabbetle’ selamlıyorum.